No.87 - Akla zarar...

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!

Richard ‘Dick’ Cheney ya da şahinler şahini en nihayetinde Türkiye’de. Cheney, bütün Ortadoğu gezisi boyunca destekten ziyade nasihat aldı, ama Türkiye’de de şansını deneyecek. Ortadoğu, ‘ortadoğu’ sorunu çözülmeden bölgede huzur bulmanın çok çok zor olduğunu söylüyor kendisine. 11 Eylül’den kısa bir süre sonra Usame bin Laden baş suçlu ilan edilmiş olmasına rağmen 11 Eylül’den 6 ay sonra, ‘terörle savaş’ın yeni safhasında Irak’a yönelik müdahale için Arap ülkelerinden de destek aranırken Cheney hiç söz açmadı bin Laden’den. Halbuki, bir Suudi değil miydi Bin Laden? Ve, hazır gitmişken, kendisinden Arap liderlere bahis açmak münasip olmaz mıydı? Altı ay sonra, neden ile sonuç arasında bir açılma, bir yarılma, bir kopukluk var gibi... Bizim aklımızda yoktu; Açık Gazete’ye konuk olan gazeteci Derya Sazak söyleyince ayıldık. Arap liderler de esasında bir tür kopukluktan bahsetmişler, ama Bush maalesef çaresiz biraz. Çünkü Saddam’ı dünyanın en tehlikeli liderlerinden biri olarak gördüğü için onu bertaraf etmekten başka seçenekleri olmadığını ifade ediyor ve ekliyor: “Aklı başında bir ulus olduğumuzu söylemiştim.”

Aklı başında ulusun iki numaralı temsilcisi ve aklı başında ulusun başkanının akıl hocası (biraz karışık, biliyoruz, ama dünya meseleleri böyle maalesef) Cheney’nin gezisinde akıl karıştıran bir toplantı olacakmış. Hürriyet gazetesine göre, Cheney, Genelkurmay Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu ile özel görüşme istemiş, ancak bu talep sivil ve askeri kesim arasında hassasiyet yaratınca mezkûr özel görüşmeye sivil otoriteyi temsilen Dışişleri Bakanı Cem ile müsteşarının da katılmalarına karar verilmiş. Hürriyet gazetesi bu durum için “garip bir protokol düzenlemesi” ifadesini kullanmışsa da biz bunda bir garabet tespit edemedik. Küçük bir ayrıntı daha var: Gezegenimizin geleceğinin belirlenmesinde son derece önemli yer tutması beklenen bu yemekli görüşme (‘çalışma yemeği’ de deniyor), âni bir kararla 1 saat öne alınmış. Galatasaray – Barcelona maçını kaçırmak istemiyorlarmış. Seyretmek isteyenlerin, Cheney’den ziyade Türk otoriteleri olduğunu tahmin ediyoruz.

Bu arada, söylemeye dilimiz varmıyor, ama Britanya’da galiba seçmenlerin yarısından fazlasının aklı başından gitmiş bulunuyor. Guardian/ICM araştırmasının bu ayki sonucuna göre, Britanya seçmenlerinin yüzde 51’i, Irak’a müdahale konusunda ABD’nin desteklenmesine karşı çıkıyor. Bu orana, Barcelona’daki Avrupa Birliği zirvesinde sokaklara dolup taşan 300 binden fazla insanın Filistin devle tinin kurulmasına yönelik ve savaşa karşı taleplerini ve BM Gıda ve Tarım Örgütü Başkanı Jacques Diouf’un “Aç insan, sinirli insandır,” sözlerini ekleyelim. Bir de, Noam Chomsky’ye kulak verelim yeri gelmişken. 11 Eylül’den bu yana konuşmalarının her zamankinden daha kalabalık kitlelerce takip edildiğini ve görüşlerinin her zamankinden daha fazla yaygınlık kazandığını söylüyor muhalif Prof. Chomsky ve ekliyor: “Bu arada, sadece benim görüşlerim için de değil; herkes için böyle bu. Modern tarihin hangi ânını düşünürsek düşünelim, bugün muhtemelen daha fazla açıklık ve muhalefet var.”

Açıklık deyince, muhaliflerden George Monbiot da Başkan Bush’a bir açık mektup göndermiş. Kitlesel imha silahlarını ortadan kaldırmaya pek kararlı görünen bir devlet başkanının, bu işe evvela kendi ülkesinden başlaması gerektiğini söylüyor Monbiot. Biyolojik silahlarla ilgili uluslararası sözleşmeleri yırtıp atan, bu sözleşmelerin uygulanması için gereken denetim fonunun oluşturulmasından yan çizen, kendi ülkesinde hangi laboratuvarın denetlenip hangisinin denetlenmeyeceğini belirleyen ve fakat bunun aynını yaptığı için Saddam’a kızan, bu arada mikrop fabrikaları açmaktan geri durmayan ABD’nin, hem uluslararası hukuku ihlal ettiğini, hem de kimseye kızmaya hakkı olmadığını söylüyor. Açık mektuptan öğrendiğimiz kadarıyla, ABD’nin son mamullerinden biri de bir ‘madde-yiyici bakteri’ymiş. Pistleri, motorları, uçakların radarda görünmelerini engelleyen kaplamalarını kırt kırt yiyip bitiren bir bakteri... Bu akla zarar bakteri insana zarar vermiyormuş neyse ki, ama gene de soruyor Monbiot: “Bunların biyolojik silah olduklarını inkâr edebilir misiniz, Sayın Başkan?”

Kimyasal ya da biyolojik olmamakla beraber, en az onlar kadar akıllı ve muhtemelen onlardan da pahalı Aegis silâh sistemini de Güney Kore donanmasına satıyormuş ABD. Lockheed firmasının ürettiği ‘Aegis’, aynı anda yüzden fazla düşman uçağını düşürecek akla sahipmiş... O kadar düşman uçağının pat diye nereye düşeceğini düşünüp dururken aklımızın kalan kısmını olsun korumak üzere tefrikamıza nihayet veriyoruz.

Devamı yarın...